“Pembe İncili Kaftan”, Ömer Seyfettin’in Osmanlı zamanında Yavuz Sultan Selim padişah iken yaşanmış bir olayı anlattığı öyküsüdür. Kitap, tüm insanlığa bir ders niteliğinde olması yönüyle önem arz eder.
Bu Yazımızda Neler Var :
GİRİŞ
Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” kitabı, bir Osmanlı elçisinin, Safevi Şahı İsmail ile olan mücadelesini konu almaktadır. Şah İsmail, Anadolu’nun içlerine kadar topraklarını genişletmek ister ve Anadolu insanını etkileyip Anadolu üzerinde tam hakimiyet kurma amacındadır. Osmanlı Devleti, Şah İsmail’i bu amacından vazgeçirebilmek için defalarca elçi gönderir. Ancak hiçbir sonuç alamaz. Şah İsmail, elçileri esir eder ve bazen de başlarını vurdurur. Osmanlı Devleti, Şah İsmail ile bu şekilde baş edemeyeceğini anlayınca, son defa güçlü, cesaretli ve Şah İsmail’in hakkından gelebilecek bir elçi göndermek ister. Var olan isimler gözden geçirilir ancak bu göreve uygun bir isim bulunamaz. Arayışlar devam ederken bir vezir Muhsin Çelebi’nin ismini söyler. Muhsin Efendi, tam da aradıkları gibi cesaretli, sözünü kimseden sakınmayan, bilgili ve donanımlı bir adamdır. Muhsin Efendi bulunarak padişahın huzuruna getirilir. Padişah Yavuz Sultan Selim, ona durumu anlatır ve bu görevi kendisine vermeyi teklif eder. Muhsin Efendi, teklifi hiç tereddüt etmeden kabul eder. Ancak bir şartı vardır. O şart, bu görev için gerekli olan tüm kıyafetler, atlar, hizmetliler gibi giderleri kendisinin karşılaması, devletten hiçbir yardım almamasıdır.
[ads]
GELİŞME
Muhsin Efendi’nin bu isteğine bir anlam verilemese de şartı kabul edilir. Muhsin Efendi’nin bunu şart koşmasının sebebi, bunun bir fedakârlık olduğunu ve karşılıksız yapılması gerektiğini düşünmesidir. Şartı kabul edilen Muhsin Efendi, hazırlıklara başlar. Tüm mal varlığını rehin vererek ihtiyaçlarını karşılar ve paranın çoğuyla da Hint kumaşından yapılmış, incileri Venedik’ten gelen, eşi benzeri görülmemiş ve maddi değeri çok yüksek olan pembe incili bir kaftan diktirir. Hazırlıklarını tamamlayan Muhsin Efendi yola koyulur ve Tebriz’e varır. Pembe incili kaftanıyla tüm ihtişamıyla görenlerin gözlerini kamaştırır. Tebriz halkı, Osmanlı elçisinin bu ihtişamını şaşkınlıkla ve büyük bir hayranlıkla izler. Muhsin Çelebi, başı dik bir şekilde İsmail Şah’ın huzuruna varır. İsmail Şah, eteğinin öpülmesini beklerken Muhsin Çelebi’nin bunu yapmaması ve cebinden çıkardığı padişahın mektubunu öperek ona uzatması üzerine şoka girer. İsmail Şah, Osmanlı elçisi karşısında ayakta dursun diye salona koltuk veya sandalye koydurmamıştır. Oturacak yer bulamayan ve durumun nedenini anlayan Muhsin Çelebi, son derece gösterişli pembe incili kaftanını sırtından çıkarır. Kaftanı yere serer ve üzerine oturur. Daha sonra, Osmanlı padişahının mesajını sözlü olarak oturduğu yerden tekrarlamaya başlar. Neye uğradığını şaşıran İsmail Şah, hayretler içerisinde kalır. Hiçbir şey diyemez. Sözlerini bitiren Muhsin Çelebi, pembe incili kaftanını orada bırakarak ayağa kalkar ve gitmek üzere kapıya yönelir. İsmail Şah’ın bir veziri, kaftanı orada unuttuğunu düşünerek Muhsin Efendi’nin arkasından koşturur ve kaftanı ona uzatır.
SONUÇ
Çelebi ise Şah’a bakıp dudak büzerek, daha saraya gelen büyük bir ülkenin elçisini ağırlayacak yerleri olmadığını, kendilerinin de yere serdikleri şeyi tekrar sırtlarına almayacaklarını söyler. Bizim size hediyemiz olsun der. Paha biçilemeyen, eşsiz pembe incili kaftanını orada bırakarak ülkesine döner. İstanbul’a geldiğinde herkes pembe incili kaftana ne olduğunu merak etmektedir. Muhsin Çelebi ise bu konu hakkında hiçbir şey konuşmaz. Çünkü yüce bir kişiliğe sahiptir. Kimseye yaptığı iyilikleri dile getirmez, hayatını fedakarlıklar üzerine kurmuştur. Kimseden bir karşılık beklemez. Elçilikten kalan para ile küçük bir bahçe alarak geçimini sürdürür.
Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” isimli kitabını Sesli e-kitap olarak indirerek okuyabilir, Pembe İncili Kaftan kitap özeti yazımızdan derslerinizde ve ödevlerinizde faydalanabilirsiniz.