On Küçük Zenci- Kitap Özeti- Agatha Christie

tarafından
325
On Küçük Zenci- Kitap Özeti- Agatha Christie

Agatha Christie yazma serüvenine oyalanmak için okuduğu dedektif hikâyelerinden daha iyisini yazabileceğini düşünerek başlar. İlk romanı yayınevleri tarafından geri çevrilse de pes etmez ve onu kabul edecek bir yayınevi bulana kadar dosyasını göndermeye devam eder. Sonun da bulur da. İlk romanından sonra yazdıkları insanlar tarafından çok beğenilir.

On Küçük Zenci kitabında yasalar tarafından ceza almaktan kurtulmuş on kişinin hikâyesi anlatılır. Agatha Christie On Küçük Zenci kitabında bu suçluları bir adaya toplar ve hepsinin odasına bir şiir asar. Bu şiirde hepsinin nasıl öleceği tek tek yazılıdır aslında ama içlerinden bazılarının bunu anlamak için zamanı olmaz.

On Küçük Zenci Kitap Özeti

1938 yılında Una Nancy Owen tarafından bir ada satın alınır ve sekiz özel konuğa bir tanıdıkları tarafından gönderilmiş gibi görünen mektuplar yollanır. Bu mektuplarda onların bir parti, tatil ya da sadece dinlenmek için adadaki eve davet edildikleri yazmaktadır. Misafirlerin bazıları yolda tanışır bazıları adaya giden teknede tanışır. Bay ve Bayan Rogers ise hepsinden önce adaya varmış ve etrafı toparlamak ve misafirlere yemek hazırlamaktan görevli iki kişidir. Misafirler ne olduğundan çok emin olmasalar da odalarına çekilirler ve etrafı incelerken gözlerine odalarındaki bir yere asılmış şiir çarpar. Şiir her biri farklı bir şekilde ölen on zenciyle ilgilidir.

Yemeğe indiklerinde misafirler birbirleriyle daha yakından tanışmak isterler. Hepsi diğerlerinin neden bu adada olduğunu ve ev sahiplerinin nerede olduğunu merak etmektedirler. Yemek devam ederken bir ses duyulur. Bu ses hepsini farklı bir cinayetle suçlamaktadır. Hepsi birbirine şaşkınca bakar. Açıklanan bu cinayetler yüzünden yüzleri sararmıştır. Kendilerini savunarak diğerlerine olayların nasıl olduğunu açıklarlar fakat bu açıklamaları doğru değildir ve bütün bunlar tek tek ortaya çıkacaktır.

Kısa bir araştırmadan sonra sesin başka odadaki bir gramofondan geldiğini anlarlar. Misafirlerden arabasıyla aşırı hız yaptığı bir gün iki çocuğu ezmekle suçlanan Marston içkisini içtikten sonra aniden yere yığılır. Ona baktıklarında öldüğünü görürler. Böylece şiire göre adada sadece dokuz küçük zenci kalır. Onun neden öldüğünü araştırırken siyanürden şüphelenirler.

Bay ve Bayan Rogers yanlarında çalıştıkları yaşlı kadını öldürmekle suçlanmaktadır. O ölürken ilacı bilerek zamanında vermemişlerdir. Kimse onlardan şüphelenmemiştir ve kadından kalan mirasa da sahip çıkmışlardır. Bayan Rogers bütün bu suçlamaların ardından çok şiddetli baş ağrıları çeker ve doktor ona rahat uyuması için bir ilaç verir. Sabah olduğunda kadının öldüğü anlaşılır. Bu konukları gerçekten korkutur ve gün boyunca onları buraya getirenin kim olduğu üzerinde kafa yorarlar ancak ulaştıkları tek sonuç bu kişinin belirsiz biri olduğudur. Ertesi gün gelecek tekneyle adadan ayrılmaya karar verirler.

Masanın üzerinde on zenci biblosu durmaktadır ancak her ölümde bu biblolardan biri kaybolur.

Mac Arthur generaldir ve karısının biriyle ilişkisi olduğunu öğrendiğinde o askeri geri dönemeyeceğinden emin olduğu bir çatışmaya gönderir. Asker orada ölür. Sonraki gün sofrada Mac Arthur’un olmadığı görülünce onu ararlar ve cesediyle karşılaşırlar. Geriye yedi kişi kalmıştır ve herkes birbirinden şüphelenmektedir. Ayrıca bekledikleri tekne de bir türlü gelmez.

Sofra hazır değildir bu yüzden Rogers’i aramaya çıkarlar ve onun da odunlukta öldürüldüğünü görürler.

Emily Brent, yanında çalışan bir genç kızın hamile olduğunu öğrenince onu ahlaksızlıkla suçlayıp evinden kovmuş ve intihar etmesine neden olmuştur. Bundan da hiç suçluluk duymaz. Misafirler geri döndüklerinde Brent’i ölü bulurlar, zehir enjekte edilmiştir ve şiire uygun olarak odada bir arı vardır. Korku- Özet-Stefan Zweig

Geride kalanlar birbirlerinden ayrılmamaya karar verirler ancak Vera daha fazla dayanamaz ve odasına gidip uyuyacağını söyler. Odasında tavandan sarkan yosunlar vardır ve içeri girer girmez yüzüne yapıştıkları için çığlık atar. Herkes ona bir şey olduğunu düşünerek peşinden koşar ancak geri döndüklerinde Yargıç’ı ölü bulurlar. Yargıç bir davada jüriyi etkileyerek bir adamın idamına sebep olmuştur.

Armstrong ortalarda görünmez. Onu aradıklarında ameliyata sarhoş girerek bir hastasının ölümüne neden olan Armstrong’u iki kayanın arasında sıkışmış vaziyette bulurlar. O gün evin içinde bir gölge ve ayak sesi vardır. Polis olan ve bir adamı hapishaneye gönderip ölmesine neden olan Blore bunların peşinden gider ancak kafasına atılan bir mermer saat ölümüne neden olur.

Armstrong’u sıkıştığı yerden çıkarmak için uğraştıkları sırada Vera, Lambord’a güvenmez. Onun kendisini öldüreceğini düşünür. Geriye sadece ikisi kalmıştır ve katil kendisi olmadığına göre Lambord’dur. Lambord savaş sırasında yerlilerin bütün yiyeceğini alarak hepsini ölüme terk etmiş bir adamdır. Vera sonunda onu vurur. Adada tek başına kaldığını düşünmektedir ancak odasında onun için hazırlanmış bir tuzak vardır.

Vera, bakıcılık yaptığı çocuğu, aile mirasının çocuğun abisi olan sevgilisine kalması için öldürmüştür. Odasında onu intihara sürükleyecek bazı işaretler vardır. Ve sonunda kendini asar. Cinayetleri işleyen kişinin kimliğiyse yıllar sonra bir mektupla ortaya çıkar.
Morgue Sokağı Cinayeti- Özet- Edgar Allan Poe