Emile Zola eserinde Nana isminde bir fahişenin hayatını konu edinmiştir. Nana, klasik romanlar arasında okunması en zor kitaplardan birisidir. Aslında olayları anlamak biraz da önyargıya bağlıdır.
Emile Zola giriş bölümünü oldukça uzun tutmuş ve olayın daha iyi anlaşılabilmesi için anlatımı oldukça yaymıştır. Bunun sonucunda daha ilk bölümde kitaptan soğuyan okur çok olmuştur.
Fransız toplumunda o dönem ne çeşit bir yozlaşma yaşandığını ve yozlaşmadan sebep insanların nasıl aşağılık ve seviyesiz yaşantılar sürdüğünü gözler önüne sermiştir. İnsanlar fakirleştikçe deyim yerindeyse hayvanlara özenir bir halde yaşamışlardır.
Nana, sıradan bir fahişenin yaptığı gibi erkeklerin hassas noktalarını yakalayıp onları bu kozla kullanan ve cinsel isteklerini kullanarak para kazanmak derdindedir. Adamlardan para koparmak için kendince kurguladığı pek çok senaryo vardır. İşin özü adamları soyup soğana çevirir. Ancak Nana, olayı biraz abartarak erkekleri yetinmeyip bir kadını da kendisine dost edinmiştir. Kadını kendine bağımlı yapmıştır adeta.
Nana, kitabın sonunda hiç beklenmedik şekilde bir çiçek hastalığı sebebi ile ölür. Bu hastalığı ona bulaştıran ise sevgili oğludur. O oğluna can vermiştir. Ama oğlu annesinin ölümüne neden olur.
Emile Zola, yaklaşık 500 sayfalık eseri tek bir konu kapsamında, konudan kopmadan başarılı şekilde anlatabilmiştir. Baktığınızda Nana hayatı dışında hiçbir konuya sapma yapılmamış ve betimlemeler ile özellikle giriş kısmında yeterince isabetli bir eser ortaya konmuştur.